Kızının tutuklu akademisyen babasına mektubu 1

Bu yüreğin ortasında kanayan yarayı saran yok……

Seni merak ediyorum baba, ne yapıyor ne ediyorsun? Bana mektup yazmayacak kadar meşgul müsün? Önünde bilgisayar yok ki işini böleyim.
Sen gideli kitaplık taştı. Bir ara evde kitap kalmamıştı, şimdi taşıyor. Daha okumak istediğim birçok kitap var ancak bunları yazarsam evde kağıt kalmaz. Bu yüzden oraya hiç girmeyeceğim.
Sen gideli coştum baba…..
Seni çok seviyorum…..
Allaha emanet olun baba….
Koğuştaki amcalara selam olsun 🙂
Canın kızın…. kara böcüğün….

Kızının tutuklu akademisyen babasına mektubu 2

Ahhh…. Babam…..
Herzaman olduğu gibi birlikte olsak yine….
Çektiğim özlemi bir bilsen….
Senı ne kadar çok sevdiğimi….
Kıymetini bilmediğimi düşündüğüm, zamanın geçtiğini anlamadığım zamanları yaşıyorum babacım….
Her defasında beni öomek için çağırdığın zamanlarda neden yanına gelmedim.
Keşke sorularımın cevaplarını bir kerecik olsa bilsem…
Baba….
Okul üçüncüsü olmanın sevincini yaşayamadığım, zor zamanlarda sarılacağım, öpüp koklayacağım bir kişi olsa yanımda….
Mutlu olmam için sebep olan şseylerde aklıma gelen ilk kişi olan iki heceli bir kelime: Baba…
Ba-ba, sevdiğim ahırette ilk arayacağım kişilerden ikincisi
Birinci ; anne ikinci : Baba
Ölüyorum sensizlikte…
Haberin yok, haberin yok…
Vazgeç gönül ağlasanda…
Gözümün yaşını silen yok….
Tek birşey var: özlemden kendimi müziklere vermek…
Derdini unutmak.. tek bir kişiyi düşünmek.
Seviyorum seni, sevgimden öleceğim…
Gözümün yaşını silen yok.
Sevgimi anlayan yok. Benim içimi bilen yokç gözümün yaşı yokç gözyaşım içimde. Benim içimi düşünen yok. Oy , oy….
Nerdesin sen
Tatlı dillim, kibar yarim…
Ey ceylan gözlüm.
Gönlüm hep seni arıyor
Neredesin sen..
Şuan kaybettiğim kendimi bulmam için eve gelmen gerek. Mutluluğu bulmam gerek. Seni sevgiyle aramam gerek, bir anda kenimi bulmam gerek. Senin orada olman içimi rahatlatır. Gözümden damlamak üzere olan yaşları durdurman gerek. İçimi böyle dökmem gerek…
Senin için ağlayan kızın….

 

Tutuklu akademisyen eşinin notları:

Komşularımızda hal böyleyken bir de arkadaş bildiklerimiz var tabi. Eşimin bölümünden kişisel eşyalarınızı boşaltın diye telefon ettiler. Okula gittim, yirmi yılı aşkın teşriki mesai yaptığımız, çayımızı ,çorbamızı içen,ailecek görüşmekten büyük keyif alan eşimin arkadaşları bir geçmiş olsun bile diyemediler, eşimin nasıl olduğunu bile soramadılar.

Bunlar bır yana bir de çocuklar var. Ama onları anlatmaya kelimeler yetmez. Kimi dünyaya geldiğinden bu yana babasını birkaç kez görebildi, neyseki onlar olayların farkında değıl henüz.
Daha büyük olanlar okulda arkadaşlarına babalarının şehir dışında çalıştığını söylüyorlar. Kimi günde üç beş kez kusuyor öyle rahatlıyormuş. Kimi dışına kimi de içine ağlıyor. Mektubunda kızım ‘ senin için ağlayan kızın’ yazmış, kendisi henüz on yaşında..

Dedim ya onları anlatmaya gücüm de kelimelerin gücü de yetmez.

Sakarya üniversitesi çok can yaktı, çok çocuğun , ananın ahını aldı. Halbuki başta rektörümüz kendisi de çok iyi bilir ki üniversiteden kaç iyi isim var deseler, hem iş ahlakı, hem akademik donanım, hem insaniyet bakımından söyleyebileceği isimler bizim eşlerimizin isimleri olur. Hala yurt dışındaki bilimsel dergilerden tebrikler ve atıf yaptıkları yayınlar gelmeye devam ediyor.

Biz çok yorulduk, çocuklarımız çok üzüldü. Bir an önce adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Bu yapılan zulüm sadece bize değil, vatanımıza da yapılıyor. Bir akademisyen yirmi otuz yılda yetişiyor, yazık değil mi ülkemize bu kadar değerli yetişmiş evlatlarına bu zulümler yapılıyor. Ülkemizin dört bır yanından zulüm gören kardeşlerimizin bir an önce feraha ermesini diliyorum.

Sakarya’ dan bir mağdur…….